Haber ve Etkinlikler

PROF. DR. REMZİ SANVER VE MEHMET ŞENOL DOĞA TALKS'TA

Prof. Dr. Remzi Sanver ve Şenol, Türkiye’de futbolun geçmişini anlatarak öğrencilerin futbol ile ilgili merak ettikleri soruları yanıtladı.


Doğa Kolejinin düzenlediği “DOĞA TALKS” Konferansı’nın 5’incisi İstanbul Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkan Yardımcısı, Doğa Koleji Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Prof. Dr. Remzi Sanver ve Yazar Mehmet Şenol’un “Türkiye Futbol Tarihi ve Taraftar Olmak” sunumuyla Doğa Koleji Ataşehir 1 Kampüsünde gerçekleşti. Konferansa Doğa Koleji yönetim kurulu, Doğa ve BİLGİ yöneticileri, Doğa Koleji öğrencileri ve öğretmenleri katıldı. Konferans, tüm Doğa Ailesi’nin çevrim içi katılımına açık olarak düzenlendi.





 

Sunumuna başlamadan önce İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Doğa Kolejinin yakın zaman önce kardeş kurum olduklarına değinen Prof. Dr. Remzi Sanver, çok eski bir BİLGİ’li olduğunu ifade ederek “Ben de Doğa Ailesi’nin bir parçası oldum. Doğa Koleji Türkiye’de eğitim sektöründe çok önemli bir yere sahip. BİLGİ de çok köklü bir yükseköğretim kurumu. Doğa Koleji ve BİLGİ birlikteliğinin ülkemiz için çok büyük değerler yaratabileceğini düşünüyorum.” dedi.




“Taraftar olmak dar manada bir aidiyet değil, Türkiye’nin aydınlanma birikiminden yana olmaktır.”


Taraftar olmak denildiğinde pek de olumlu bir husus anlaşılmadığını belirten ve aynı zamanda Galatasaray Kulübü yöneticilerinden olan Prof. Dr. Remzi Sanver, şunları kaydetti:

Taraftar olmak denildiğinde tamamen duygusal bir bağ anlaşılır ve nesnelliğinizi kaybedebilirsiniz. Böyle bir kültür de vardır. Her zaman hakemler size karşıdır, her zaman siz haklısınızdır. Bu sadece futbol için değil, insanların bütün hayatla ilişkilerinde bu manada olumsuz bir taraftar olma hali vardır. Ülkenizin başka bir ülke ile sorunu varsa muhakkak sizin ülkeniz doğru yapmıştır. Bu bir insan davranışıdır. Bunu aşabilmemiz gerekir. Bu anlamıyla hiçbir zaman taraftar bir insan olmadım. Çocuğum arkadaşı ile tartıştığında da “bakalım kim haklı” demeye çalıştım, Türkiye’nin uluslararası konularında da “bakalım kim haklı” demeye çalıştım. Aslında spor yöneticisiyken de böyle bakmaya çalıştım. Şimdi şöyle bir soru gelebilir. “Taraftar olma fikrine madem bu kadar mesafen var, neden bir spor kulübünde yönetici oldun?” Türkiye’nin tarihsel gelişiminde spor kulüpleri ve bilhassa benim de içinde bulunduğum Galatasaray Spor Kulübü sadece bir spor kulübü olmanın ötesinde bir birikimi yansıtıyor. Galatasaray özelinde baktığımızda 1905’te kuruldu. Arkasında çok büyük bir birikim var. Türkiye’nin çok önemli bir aydınlanma geleneklerinden bir tanesi olan Mekteb-i Sultani yani Galatasaray Lisesi var. Eğitim dediğiniz zaman insan zihninin gelişmesi, spor dediğimiz zaman insan bedeninin gelişmesi. Sağlıklı zihin, sağlıklı bedende bulunur. Galatasaray’a baktığımızda bu ikisinin harmanlandığını görüyoruz. Büyük bir entelektüel birikim, büyük bir aydınlanma çabası ve bu mektepten doğmuş bir spor kulübü. Galatasaray’ın kurulduğu zaman deniliyor ki “Bizim gayemiz Türk olmayan futbol takımlarını yenmektedir.” Bu basit bir şoven ifade olmayıp dünyadaki en iyileri bu işi nasıl yapıyorsa biz de öyle yapabilmek durumundayız demektir.



Futbol yasaklandığı zamanlarda futbol oynamaya çalışıyorlar. Aynı zamanda bu bir başkaldırıdır. Türkiye’nin futbol tarihine baktığımızda burada Türkiye’nin aydınlanma tarihini görüyorsunuz. Taraftar olmayı dar manada bir aidiyet olarak değil, Türkiye’nin bu aydınlanma birikiminden yana olmak, o birikimden taraf olmak manasında görmek mümkün olabilir.

“Türkiye’ye futbolu getirenler İngilizler”


Türkiye futbol tarihi sunumuyla Doğa Ailesi ile buluşan Mehmet Şenol Türkiye’ye futbolu getirenlerin İngilizler olduğunu kaydederek futbol tarihine yönelik geçmişin perdesini şu sözlerle araladı:

 





1890’lardan itibaren İzmir’de ve İstanbul’da futbol ile uğraşanlar sadece İngilizlerdi. İngilizler ilk kez Yoğurtçu Çayırında kendi aralarında futbol oynamaya başladılar. İstanbul’a futbolun girişi 1900’lü yıllarda bu şekilde olmuştur. İstanbul ve Osmanlı’daki futbolun esas kurucuları; Henry Pirs, Ceymiş, Orest. Fuat Hüsnü Kayacan ise ilk Türk futbolcu. Türklerin ilk kurduğu futbol kulübü 1901’de kurulan Black Stockings (Siyah Çoraplılar). 1900’lerin başında İstanbul’da çayırlar futbolun ana mekânları oldu. Mekteb-i Sultani avlusu, soyunma odası olarak kullanılan Karacaahmet Mezarlığı, Zeynel Ağa’nın kahvesi, Lazari’nin kahvesi, Beyoğlu’ndaki Beker Mağazası, Yüksekkaldırım’daki Hayden Mağazası, Galata Voyvoda Caddesi’ndeki İngiliz Kooperatifi, Bahçekapı’daki Şişman Yanko’nun dükkânı futbolun ilk 4-5 yılın her anına nakşolmuş unutulmaz mekânlardır. Ülkemizdeki ilk futbol ligi, 1904 yılında İstanbul’da İngiliz James Lafontain tarafından “İstanbul Futbol Ligi” ismiyle kuruldu.



 Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın da kısaca tarihinden bahseden Şenol, daha sonra Prof. Dr. Remzi Sanver ile öğrencilerden gelen soruları da yanıtladı.

“Spor insanın gelişmesindeki temel disiplinlerden bir tanesidir”


Futbolun Türkiye’ye katkılarından söz ederek “Futbol büyük bir endüstri ve ekonomide önemli bir yer tutuyor diyen Şenol, Türkiye ve dünyadaki futbolun geldiği noktayı üst düzey ve profesyonel olarak değerlendirdi. Şenol, “Kimsenin hata yapmaya tahammülü yok. Futbol ise hatalarla oynanan bir oyundur.” dedi.



Prof. Dr. Remzi Sanver sporun Türkiye’ye katkısını sporun faydası olarak değerlendirerek “Bireysel sporlar sadece bedenen değil irade gerektirdiğinden insanın ruhen de güçlenmesine yol açar. Takım sporlarında bir arada iş yapabilme kültürü vardır. Spor insanın gelişmesindeki temel disiplinlerden bir tanesidir.” dedi.



 İdeal taraftar profili hususunda “Düşmanlık haline dönüşmemesi gerekir.” diyen Prof. Dr. Remzi Sanver, geniş taraftar kitlelerine sahip kulüplerin yöneticilerine büyük görevlerin düştüğünü belirtti.

 

Prof. Dr. Remzi Sanver ve Mehmet Şenol’u kampüslerinde ağırlayan öğrenciler, Türkiye futbol tarihi adına önemli bilgiler edindiklerini ifade ederken Prof. Dr. Remzi Sanver ve Mehmet Şenol öğrencilerle birlikte olmaktan mutlu olduğunu ve Doğa Ailesi’ne teşekkür ettiğini dile getirdi.









 

DOĞA KOLEJİ - KAMPÜSÜ BUL